30 Aralık 2006 Cumartesi

kömürlük

evimizin bir kömürlüğü vardı. o zamanlar kömür diye birşey vardı çünkü. artık uzaklaştık kömürden.
bir çukur gibiydi kömürlük. karanlık.
kapağı kaldırılıp kaçılan gizli geçitler gibi yukarı açılan bir kapağı vardı tahtadan. kapağın hemen yanında kenarlarında hafif boşluklar olan bir delik daha vardı, ortasından bir ağaç çıkan.
evet kömürlüğümüzün içindeydi bir ağacın kökü ve bir kısmı. seksen katlı olup yirmi katı yerin altında olan gökdelenler gibiydi yapısı.
kömür çıkarmak için ya da ağacın kenarından kaçan misketleri almak için girerdik içine kömürlüğün. boyum herhalde yüz kırk santim kadardı ama ayakta zor durabiliyordum kömürlüğün içinde. birde kış başıysa kömürlüğe girebilmek imkansızdı.
karanlıktı kömürlük, kömür kokardı. severdim kömür kokusunu rutubetle karışınca.
bir de anneannemlerin kömürlüğü vardı. onların ki bodrum katında ayrı ayrı kapıları olan küçük odacıklar şeklindeydi. binanın dışına kadar çıkar, binanın dışında yine bir çukur çıkışına açılırdı.
düştüm bir gün kömürlüğe, saniyeler içinde olmuştu herşey. bir an dışardayken bir anda herşey kararmıştı. daha nerede olduğumu bile anlayamadan ağlamaya başlamıştım.
top oynuyordum arkadaşlarımla, delik sahanın içinde kalmıştı. kayıvermişim bir anda içeri, yanından geçerken deliğin. fazla kalmadım içerde, çıktığımda simsiyahtım.
hala taşırım biraz o siyahlığı üzerimde.

1 yorum:

  1. O kömürlüğe benim de az düşmüşlüğüm yok... :)) Tam göbeğinden kocaman bir ağaç geçiyordu. Ve ağacın sağı solu boşluktu. Biz de ip oynarken o ağacı oyunun işlevine göre üçüncü ya da üçgen oynanacaksa dördüncü kişi olarak kullanırdık. Ve ben her seferinde bir bacağımı o çukura sokmayı başarırdım. Sonra da aşağıda canavar var terliğimi yedi beni de yiyecek diye ağlamaya başlardım. :)) Bacaklarım da o ağacın kesikleri hala durur. Uzun zaman oldu o ağacı görmeyeli ve uzun zamandır terliklerim çiftleriyle aynı... :)))

    YanıtlaSil